BEYOĞLU

BEYOĞLU

BEYOĞLU'NUN TARİHÇESİ

Beyoğlu ilçesi günümüzde, kırk beş mahalleden ve yaklaşık 225 bin yerleşik nüfustan oluşan bir yerleşim  bölgesidir. İş, eğlence ve kültür merkezi olması nedeniyle bu ilçe sınırları içersinde ki gündüz ve gece nüfusu bir kaç milyonu bulmaktadır. bazılarına göre Beyoğlu, Karaköy'den Taksim'e kadar olan bölgedir. Bazılarına göre de, Tünel meydanından Taksim'e uzanan bölgedir.

Bugün İstanbul iline bağlı olan Beyoğlu ilçesi, Haliç'in kuzeyinde Kasımpaşa vadisinin batısıyla, Dolmabahçe(Gazhane) arasında kalan kapsar ve Şişli, Beşiktaş ilçeleriyle sınır oluşturur. Ancak halk arasında Beyoğlu adı, kentin önemli kültür, eğlence ve iş merkezlerinden olan ve Galatasaray'ı Taksim'e bağlayan İstiklal caddesi ve çevresi için kullanılır. 

Bizans döneminde yerleşim bölgesi olmayan bu kesime, karşı yaka yada öte anlamına gelen Pera'dan kaynaklanan Pera bağları deniliyordu. Geçtiğimiz yüzyılda yabancılar, Beyoğlu yerine Pera adını kullanmışlardır. Türkler ise Pera'yı Beyoğlu şeklinde kullanıp daha geniş bir alanı kastetmişlerdir. Beyoğlu adının ortaya çıkışında çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan birisine göre: Beyoğlu adı, Fatih Sultan Mehmet zamanında, Pontus prenslerinden Aleksios Komnenos'un islamiyeti kabul ederek burada oturmasından kaynaklanır. İkincisine göre ise: burada oturan Pontus prensi değil, Kanuni Sultan Süleyman zamanında ki Venedik elçisi Andre Giritti'nin oğlu Luigi Girittidir. Türklerin bey oğlu diye adlandırdıkları bu adam, elçinin bir Rum kadınla evlenmesinden dünyaya gelmiştir. Oturduğu konak da Taksim yakınlarındadır. Diğer bir rivayete göre ise: Kanuni Sultan Süleyman döneminde, burada oturan Venedik elçisine yazışmalarda Beyoğlu dendiği için bu semtde Beyoğlu adını almıştır.Bu arada Pera adı 1925 yılında resmi yazışmalardan çıkarıldıktan sonra unutulmuş ve Beyoğlu adı gittikçe güçlenerek halk dilinde yerleşmeye başlamıştır. 

Bizans'tan Osmanlıya: Pera, Bizans döneminde ki İstanbul'un, sonradan gelişen yerleşim bölgesi olmuştur. İmparator II. Theodosius tarafından bir kısmı yaptırılmış olan İstanbul surlarının çevrelediği kapalı alanın Haliç'e ve Marmara'ya bakan yamaçlarında konutlar, Sirkeci çevresinde ticaret kuruluşları, Sarayburnu, Aksaray, Beyazıt, Cerrahpaşa ve Yedikule'de yönetsel, dinsel ve ticari merkezler yoğunluktaydı. Ayrıca Haliç'in karşı kıyısında ki Galata semti de bir dış yerleşim bölgesi olmuştu. Sykai adı verilen bu yerleşim yerinde oturanların çuğunluğunu, Venedikliler ve Cenevizliler oluşturmaktaydı. Daha sonraları surlarla çevrilen bu yerleşim yerleri, zengin bir ticaret merkezi oldu.

13. yüzyılda Cenevizli tüccarların yönetimine verilen Galata, yüzyıllar boyunca ticaretdeki önemini  korumuştur. 15. yüzyılda kent, 100 bini aşan nüfusuyla dünyanın sayılı kentlerinden birisiydi. Osmanlılar tarafından fethedildiğinde 50 bin kadar olan nüfus, Rumeli ve Anadolu'dan getirilen Müslüman ve müslüman olmayan halkın yerleştirilmesiyle 100 bini aştı. Müslümanların büyük bir bölümü bu dönemde, eski kentin bulunduğu yarımadanın dışında yaşıyordu. Skyai da sur dışına taşarak, Pera(bugünkü Galatasaray) yönüne doğru büyüdü. 

19. yüzyılda Galata önemli değişiklikler gösterdi. Bu kesim, ticaret merkezi olma özelliğini korurken yabancı elçiliklerin yerleştiği ve yine yabancı banker, komisyoncu, banka ve sigorta şirketlerinin yoğunlaştığı, bunun yanı sıra eğlence merkezlerinin bulunduğu bir Avrupa kenti görünümü kazanmaya başladı. Osmanlı padişahlarının Topkapı sarayından çıkarak Galata yakınlarında ki Dolmabahçe sarayına yerleşmeleri de bu yüzyıla rastlar. İlk önemli sanayi kuruluşu olan Feshane'nin Haliç'de işletmeye açıldığı 19. yüzyılda kent demiryolu, tramvay, tünel gibi kent içi ve kent dışı ulaşım olanaklarına kavuştu. 

Osmanlı'dan Cumhuriyet'e: Osmanlı döneminde Beyoğlu, çevre olarak batılılaşmanın maddi görüntüsünün odaklaştığı yer durumundadır. En hayati ihtiyaç olan suya kavuşulması, Beyoğlu'nun daha geniş çapta iskanını sağlamıştır. 1492 yılından sonra Galata'da bulunan yabancı elçilikler Beyoğlu'na taşındı. Galatasaray ile Tünel arası yerleşim alanı olarak gelişmeye başladı. 18. yüzyılda da gelişimini sürdürerek Kasımpaşa ve Tophane taraflarına yayıldı. 18. yüzyıl sonlarına kadar Galata surunun dışına pek taşılmış değildi. Bizans'ın son döneminde Galata'nın ticari hayatına Latin kökenliler hakim idi. Çoğunluğunu Cenovalıların oluşturduğu Latin kökenlilerin miktarı Rumlardan daha fazlaydı. Galata Türk yönetimine geçince bu Latin kökenlilerin tamamı  bölgeyi terk edip gitmedi. Kalanlar Türk döneminin Lövantenlerinin mayasını  oluşturdu. 

Fetihden sonra Galata'ya çok sayıda Türk yerleşti. 1476 tarihli bir belgeye göre, Galata'da 592 Rum, 535 Müslüman, 332 Frenk ve 62 Ermeni evi vardı. Galata'nın sur içi bölümünde Türkler çoğunlukta değildi, ama Tophane, Fındıklı, Ayazpaşa, Kabataş, Galatasaray'dan Tophane'ye inen yokuşun çevresi, Beşiktaş, Haliç kıyılarında ise Azapkapı Sokollu cami çevresi ve onun biraz daha ilersinde ki Kasımpaşa Türk evleriyle doluydu. 19. yüzyılda durum değişti. Yüzyılın ikinci  yarısında hem hız hem de hacim bakımından değişmenin ölçüsü gayrımüslimler lehine gelişti. Galata kulesi çevresinden Galatasaray'a kadar uzanan bölgede Rum, Ermeni, Yahudilerden oluşan gayrımüslimler ile Lövanyenler  ve yabancı uyruklular çoğunluğu oluşturdular. Ayrıca Osmanlı devletinin batılılara karşı tutumunda ki değişme, Osmanlılar ile yeni ilişki kutan yabancı devletlerin de Beyoğlu'nda arsalar edinerek binalar yaptırmalarına ve geniş kadrolu personel ile buralara yerleşmelerine yol açmıştır. Aslında Avrupa devletleri Beyoğlu'nda yer edinip elçilik binalarını buraya kondururlen, yörenin bina dokusu da oldukça zenginleşmiştir. 

Galata'da canlı bir ticaret hayatı olduğu halde buralara büyük çaplı camiler yapılmamış, medreseler inşa edilmemişti. Bunun en büyük nedeni ise Galata ve beyoğlu'nda yeterli suyun olmamasıydı. Nitekim, az çok suya kavuşturulmuş olan bölgeler, bol miktarda Türk nüfusun yerleşmesine sahne olmuştu. Galata'nın iki yanında bulunan Tophane ve Kasımpaşa buna iyi birer örnek oluşturmaktaydı. Diğer taraf ise Halıcıoğlu ve Sütlüce'ye doğru uzanıyordu. 

Beyoğlu'nun su sorunu üzerine ancak 18. yüzyılda eğilinmiştir. 1732 yılında I.Mahmud tarafından Bahçeköy su şebekesinin yapılmasıyla Beyoğlu suya kavuşmuştur. Beyoğlu bölgesinin bol suya kavuşturulduğu 1732 senesini gösteren 25 adet çeşme bulunmaktaydı. 1737-1800 yılları arasında yapılan 49 çeşme, 1800-1923 yılları arasında yapılan 76 çeşme, bir yönüyle de Türk nüfusunun nerelerde yoğunluk gösterdiğinin bir işaretiydi. Bahçeköy su şebekesi Beyoğlu'nun su ihtiyacını karşılamış olsada bu uzun yıllar içersinde yetersiz olmaya başlamış ve ihtiyacı karşılayamaz hale gelmiştir. Bu nedenle Beyoğlu uzun yıllar boyunca su açısından ayrıca takviye görmüştür.  19. yüzyılın sonlarında Terkos gölünden İstanbul'a su veren şebeke yapılınca, Beyoğlu ilçesi de bundan nasibini almış ve yöreye su verilmeye başlanmıştır. İmparatorluk döneminde Beyoğlu'na son su takviyesi II.Abdülhamid döneminde olmuştur. Kemerburgaz ile Cendere arasında 60 adet kaynağın suları birleştirilerek 1904 yılında demir borularla Beyoğlu'na verilmiştir. Bu sular Hamidiye suları olarak bilinir. İstanbul'da evlere ve diğer özel kurumlara paralı su dağıtımına başlanması, Terkos ve Elmalı şebekeleri ile başlamıştır. 

Beyoğlu'na dikkatlerin çevrilmesine neden olan etken aslında devlet idi. Zira Beyoğlu'nun sırtlarına da, kıyı bölgelerine el uzatan öncelikle devlet idi. Devlet buralarda yeni kurumlar kurma yönünde varlığını göstermekteydi. Bunlar Saraylar, modern okullar, kışlalar, hastaneler, yönetim birimleri gibi şeylerdi. Reformlar bunlarla belirginliğe kavuşuyor, halka tanıtılıyor, öğretiliyor ve yaşama geçiriliyordu. Reformlar ve batıya açılış konusunda, II.Mahmud'da III.Selim'in yolunu izlemiştir. Beyoğlu'nun yıldızının parlayışı asıl bu padişah zamanında hız ve açıklık kazanır. Padişah sarayının İstanbul'dan beyoğlu tarafına geçmesi, saltanat makamınca Beyoğlu'nun İstanbul'a tercih edildiğini göstermektedir. 

Bu dönemde örneğin Sütlüce yakınlarında Karaağaç'ta bir evde, gizlice matematik ve geometri dersleri verilmeye başlanır. Gizlilik içinde bir reform hareketine geçilirken bunun için en uygun çevre Beyoğlu yakası görülmektedir. Bir süre sonra bu Hendesehane, Tersane civarında açık bir biçimde faaliyete geçecek, matematik ve geometri gibi pozitif ilimlere yer verilen bu eğitim birimi 1773 yılında kurulmuş olan Mühendishane-i Bahr-i Hümayun için bir başlangıç oluşturacaktır. Aynı şekilde Baron Dö Tott, askeri alanda ikinci bir reform hareketi olarak Sürat topçularını kurmuştur. Bunlar haftada üç gün Beyoğlu ve Kağıthane'de talim yapmışlardır. Baron Dö Tott'un yenilikleri arasında Hasköy'de kurulan Top dökümhanesinden de bahsetmek gerekir. 1792 yılında Halıcıoğlu'nda Humbaracı kışlası yaptırılır. Aynı yıl içinde, Haliç tersanesinde ve Galata'nın hemen yanında ki Tophane de yenilemeler gerçekleştirilir. 1795 yılında Mühendishane-i Berri-i Hümayun, Halıcıoğlu'nda ki binasında faaliyete başlamıştır. Bu açıdan Beyoğlu'nun gelişmesini etkileyen  kurumsal inşaatların en başında Beyoğlu Kışlasını saymak gerekir. Bu kışla Topçu askerleri için hazırlanmıştır. 

Yıllar ilerledikçe Beyoğlu'nun tercihli alan haline gelişi, daha başka noktalardan da açıklığa kavuşur. 1858 yılında Beyoğlu'nda örnek Belediyeciliğe geçilmesi, tercihin yönetim alanına kadar uzanışına açıklık getirir. 

Kılık, kıyafet, yaşam tarzı ve binalar açısından bütün halinde Türkiye ölçeğinden farklı bir yaşam ve görüntünün asıl yoğunluk kazandığı yer, kuşkusuz Beyoğlu olmuştur. 1860-1864 yılları arasında Aşıklar ve Ayazpaşa mezarlıkları kaldırılmış, Galata surları yıktırılmış, yeni sokak ve caddeler açtırılmış, yangınların önlenebilmesi için ahşap bina yapımı yasaklanmıştır. 1873 yılında karaköy'ü galatasaray'a bağlayan tünel açılarak hizmete girmiştir. 1913 yılında ise Beyoğlu-Şişli arasında çalışan Elektirikli tramvaylar hizmete girmiştir. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçildiğinde de Beyoğlu'nun yerleşme alanı Teşvikiye'den Maçka'dan Beşiktaş'a, Şişli ötelerine, Haliç ve Boğaziçi yamaçlarına ulaştı. Bu gelişme sırasında konutlar yavaş yavaş iş yerlerine dönüşmeye başladı. Önceleri Cadde-i kebir iken, Cumhuriyet'den sonra İstiklal caddesi denilen ana yol boyunca mağzalar, bankalar, kahvehaneler, tiyatrolar, sinemalar, pastahaneler ve eğlence yerleri açıldı. Bu gelişme Halaskargazi caddesi boyunca Şişli'ye doğru büyüdü.

İstanbul'da ki hızlı kentleşme göz önünde tutularak, Cumhuriyet döneminde bir kaç kez kent planlaması yapılmıştır. Bu planlara göre Haliç çevresi ile Boğaziçi sanayi olarak ayrılınca 1940 lardan itibaren buraları fabrika ve iş yerleri ile doldu.

Bugün Beyoğlu ilçesinin sınırları içersinde çok sayıda önemli kurum ve mekan bulunmaktadır. Bunlar arasında Fındıklı'da Mimar Sinan Üniversitesi, Taksim meydanında ki Atatürk Kültür merkezi, Kasımpaşa'da bulunan Kuzey Deniz saha komutanlığı, Tophane'de Koç sanayi müzesi, Aynalıkavak  kasrı, İstiklal caddesi üzerinde bulunan  İstanbul sanayi odası, Yapı Kredi Kültür ve yayıncılık, Çiçek pasajı, Balık pazarı, Aksanat, çok sayıda sinema ve tiyatro, Galata kulesi bulunmaktadır. 

Günümüzde büyük otellerin ve tiyatroların, sinemaların, okulların, Konsoloslukların, yabancı kültür merkezlerinin sanat merkezlerinin bulunduğu Beyoğlu, İstanbul'un en canlı ve gözde semtlerinden biridir.

BEYOĞLU'NDA TEHLİKELİ MADDE GÜVENLİK DANIŞMANLIĞI HİZMETLERİ

TEHLİKELİ MADDE GÜVENLİK DANIŞMANLIĞI KURUMU

ADR TMGD TMGDK TMFB RID 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BEYOĞLU TEHLİKELİ MADDE GÜVENLİK DANIŞMANLIĞI HİZMETLERİ  TEHLİKELİ MADDE GÜVENLİKDANIŞMANLIGI KURUMU TEHLİKELİ MADDE FAALİYET BELGESİ TEHLİKELİ MADDE TAŞIMACILIĞI TMFB MALZEME GÜVENLİK BİLGİ FORMU MSDS MALZEME GÜVENLİK BİLGİ FORMU HAZIRLAMA KİMYASAL PROSES DANISMANLIGI UN ONAYLI AMBALAJ TEDARİGİ  K2 YETKİ BELGESİ K1 YETKİ BELGESİ T9 BELGESİ ADR ARAC UYGUNLUK BELGESİ İŞ SAĞLIGI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİ ÇEVRE VE DANIŞMANLIK HİZMETLERİ PATLAMADAN KORUNMA DOKUMANI HAZIRLAMA TEHLİKE TEHLİKENİN FARKINDAYIZ TEHLİKELİ MADDE GÜVENLİK DANIŞMANI MUAFİYETİ EK-3 RAPORU TMGDK HASTANELERDE TMGD HİZMETLERİ KİMYA SEKTÜRÜNDE TMGD HİZMETLERİ İSG HİZMETLERİ SRC 5 SRC SR 3 SRC 2 EGİTİMLERİ GÖREVE ÖZGÜ EGİTİM ADR GENEL BİLİNÇLENDİRME EĞİTİMİ ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANLIGI TMGDYİM TMKT TEHLİKELİ MAL VE KOMBİNE TAŞIMACILIK DÜZENLEME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEHLİKELİ MAL VE KOMBİNE TAŞIMACILIK DÜZENLEME DAİRE BAŞKANLIGI tehlikeli madde güvenlik danışmanlığı hizmetleri tehlikeli madde güvenlik danışmanlığı kurumu taksim tmgdk a.s tehlikeli madde faaliyet belgesi tehlikeli madde taşımacılıgı tmfb malzeme güvenlik bilgi formu hazırlama kimyasal proses danışmanlığı un onaylı ambalaj un onaylı ambalaj tedariüi tse türk standartları enistitüsü kalite belgelendirme tmgd tmgdk yangın egitimleri acil durum eylem planı src 5 src 5 psikoteknik raporu adr rıd ımgd code bizim toptan market ulaştırma ve altyapı bakanlığı e devlet isg iş sağlıgı ve güvenligi hizmetler  tmgdk istanbul  tmgd ulaştırma ve altyapı bakanlığından yetkilendirilmiş tehlikeli madde güvenlik danışmanlıgı kurumu taksim tmgdk anonim şirketi tmfb tmgd tmgdk msds ek-3 raporu muafiyet raporu tehlikenin farkındayız tehlikeli madde kazaları lojistik tasımacılık faaliyetlerinde tmgd ilk yardım egitimleri sertifikalandırılması tmgdk taksim tmgd-k a.s

 

WhatsApp chat
WhatsApp chat